Türkçe ya da Türk dili, Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'da konuşulan, Türk dilleri dil ailesine ait sondan eklemeli bir dil.[12] Türk dilleri ailesinin Oğuz dilleri grubundan bir Batı Oğuz dili olan Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Dil, başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs ve Orta Doğu'yu kapsayan eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulur.[12] Ethnologue'a göre Türkçe, yaklaşık 83 milyon konuşuru ile dünyada en çok konuşulan 20. dildir.[13] Türkçe Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs'ta ulusal resmî dil statüsüne sahiptir.[12]
Türkçe, diğer pek çok Türk dili ile de paylaştığı sondan eklemeli olması ve ünlü uyumu gibi dil bilgisi özellikleri ile karakterize edilir. Dil, tümce yapısı açısından genellikle özne-nesne-yüklem sırasına sahiptir. Almanca, Arapça gibi dillerin aksine gramatik cinsiyetin (erillik, dişilik, cinsiyet ayrımı) bulunmadığı Türkçede sözcüklerin bir kısmı Arapça, Farsça ve Fransızca gibi yabancı dillerden geçmedir. Ayrıca Azerice, Gagavuzca ve Türkmence gibi diğer Oğuz dilleri ile Türkçe yüksek oranda karşılıklı anlaşılabilirlik gösterir.[14]
Türkçe 1928'de Atatürk önderliğinde gerçekleştirilmiş Harf Devrimi'nden beri Latin alfabesi ile yazılır. Standart Türkçedeki imla kuralları Türk Dil Kurumu tarafından denetlenir. İstanbul Türkçesi olarak da adlandırılan İstanbul ağzı,[15] Türkçenin standart formudur ve Türkçe yazı dili bu ağzı temel alır. Bununla birlikte Güneydoğu Avrupa ve Orta Doğu'da çeşitli Türkçe şiveleri bulunur ve bu şiveler İstanbul Türkçesi ile çeşitli sessel farklılıklara sahiptir.
Türkiye Türkçesi, dil ailesi sınıflandırmasında, Doğu Avrupa, Orta Asya ve Sibirya’da konuşulan 30 kadar yaşayan dili kapsayan[16] Türk dilleri ailesine mensuptur ve bu dil ailesinin Şaz Türkçesi koluna bağlı Oğuz dil grubunda yer alır. Oğuz grubu içinde ise Rumeli Türkçesi ve Gagavuzca ile birlikte grubun Batı kolunu oluşturur.[17]
Türk dillerinin konuşurlarının %40 civarında bir kesimi Türkiye Türkçesi konuşmaktadır.[18] Türkçe dışında Azerice, Başkurtça, Çuvaşça, Kazan Tatarcası, Kazakça, Kırgızca, Nogayca, Özbekçe, Türkmence ve Yakutça Türk dilleri ailesinin en çok konuşulan diğer üyeleridir. Azerice, Gagavuzca, Kaşkayca ve Türkmence gibi diğer Oğuz dilleri ile Türkçenin yüksek oranda karşılıklı anlaşılabilirlik gösterdiği bulunmuştur.[14] Her ne kadar Kıpçak grubuna üye diller olsa da Kırım Tatarcası ve Urumca da tarih boyunca Osmanlı Türkçesi gibi Oğuz dilleri ile etkileşimlerinden ötürü Türkçe ile benzerlikler gösterir.
Eskiden Ural-Altay dil ailesinin ve daha sonra Altay dillerinin bir üyesi olarak sınıflandırılmış Türk dillerinin günümüzde bu dil ailelerinden bağımsız olduğu kanısı dil bilimciler tarafından kabul görmektedir.[19][20][21][22][23]
Türkçe, Güneydoğu Avrupa ve Orta Doğu'da yer alan çeşitli ülke ve bölgelerde ana dil veya ikinci dil olarak konuşulur. Dil, Anadolu'nun büyük çoğunluğunda, Doğu Trakya'da ve Kıbrıs Adası'nın kuzeyinde çoğunluk tarafından ana dil olarak konuşulmaktadır. Eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasının kapsadığı Kuzey Suriye ve Irak, bazı Ege Adaları ve Balkanların güneyi ve doğusunda yaşayan Türk azınlıklar da Türkçeyi ana dilleri olarak kullanır.
2006 yılında yürütülmüş bir araştırmaya göre Türkçe, Türkiye'de yaşayan nüfusun %84'ünün ana dilidir.[24] Geriye kalan nüfus ise, çoğunluğu Kürtçe olacak şekilde Türkiye'deki azınlık dillerinden birini ana dilleri olarak benimsemiştir ve Türkçeyi ikinci dilleri olarak kullanırlar.[24]
Bu yayılıma ek olarak Türk diasporasının göç etmiş olduğu bölgelerde de Türkçe konuşurları bulunur. 2 milyondan fazla Türkçe konuşura sahip olduğu tahmin edilen Almanya'da nüfusun yaklaşık %3'ü Türkçe bilmektedir.[25] Almanya'nın yanı sıra ABD, Fransa, Hollanda, Avusturya, Belçika, İsviçre ve Birleşik Krallık da Türkçe konuşabilen nüfusun yaşadığı önemli bölgelerdir.[25] Göç edilen ülkelerde gerçekleşen kültürel asimilasyon sonucunda etnik Türk göçmenlerin sadece bir kısmı Türkçeyi akıcı ve ana dil seviyesinde konuşabilmektedir.[26]
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu dil ülkenin resmî dilidir.[27][28] Kıbrıs Cumhuriyeti’nde (diğer adıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) anayasal olarak Türkçe, Yunanca ile beraber resmî dil olarak geçer.[29] 1982 T.C. Anayasasına göre Türkçe, Türkiye Devleti'nin dilidir. Bu yasa anayasanın Birinci Kısmının, Genel Esaslar Bölümünde, 3. Maddede geçer. Aynı zamanda, ilgili bölümde bulunan 4. Maddeye göre bu madde asla değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.[27]
« Türkiye Devleti, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.- T.C. Anayasası[27] » |
Türkçe, diğer Türk devletlerinin de üyesi olduğu Türk Konseyi ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı gibi kuruluşlarda resmiyete sahiptir.[30] Kıbrıs Cumhuriyeti ise Avrupa Birliği'nin Türkçeyi 25. resmî dili olarak kabul etmesi için başvuruda bulunmuştur.[31]
Türkçe aynı zamanda çeşitli ülkelerde resmî açıdan bölgesel veya azınlık dili statüsüne sahiptir. Irak’ın Kerkük ilinde Türkçe, Kürtçe ve Arapça ile birlikte resmî dildir.[32] Kuzey Makedonya’nın batısında yer alan Gostivar,[33] Merkez Jupa,[34] Plasniça[35] ve Mavrova ve Rostuşa Belediyesi[36] sınırları içinde Türkçe, Makedonca ve Arnavutça ile beraber resmî kullanımdadır.[37] Kosova’da Prizren, Mamuşa, Gilan, Mitroviça, Priştine ve Vıçıtırın Belediyesi kapsamında Arnavutça, Sırpça ve Türkçe resmî dil statüsüne sahiptir.[38][39] Prizren Belediyesi sınırları içinde Türkçenin resmiyeti ise ayrıca herhangi bir ölçütün dışında, Kosova Cumhuriyeti “Dillerin Kullanımı İçin Yasa” kapsamında yasa koruması altındadır.[40] Romanya’da Türkçe, devletin ilgili bölge veya bölgeler için resmî olarak kabul ettiği 14 azınlık dilinden biridir.[41][42]
Türkçenin önemli konuşur sayısına sahip olduğu ancak devletin ya da bölgenin resmî dili olmadığı yerler de bulunmaktadır. Nüfusunun %10 kadarının anadili Türkçe olan Bulgaristan ile kuzeydoğusunda Türk azınlıkların yaşadığı Yunanistan bu bölgelere örnektir.[43] Buna rağmen Türkçe bu bölgelerde medyada, eğitimde ve çeşitli kurumlarda kullanılır. Bulgaristan devlet televizyonunun Türkçe programları vardır. Kırcaali Belediyesi ise iki dilde hizmet verir.[44] Deliorman ve Doğu Rumeli'de okullarda seçmeli anadili dersi yer alır. Yunanistan'ın İskeçe ve Gümülcine'yi de kapsayan Batı Trakya bölgesinde yer alan 200'ü aşkın azınlık okulunda ise Yunanca ve Türkçe eğitim verilmektedir.[45] Türkçe, bölgedeki Müslüman halkın dinî eğitiminde de kullanılmaktadır.[45]
Türkçe, Türkiye'nin ve Türkiye Türklerinin kurumsal dilidir. Türkiye'de Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Cemiyetin kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Sâmih Rifat, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri'dir. Kurumun ilk başkanı Sâmih Rifat'tır. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" olarak tespit edilmiştir. Atatürk'ün sağlığında, 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem Kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil politikası belirlenmiş, hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun "Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lengüistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın" adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. Sonraki kurultaylarda bu kollardan bazıları ayrılmış, bazıları tekrar birleştirilmiş; fakat ana çatı değiştirilmemiştir. 1934'te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.[46]
Türk Dil Kurumu, Türkiye Türkçesinin imlasının standartlarını belirleme, dil hakkında çeşitli düzeyde çalışmalar yapma gibi konularda faaliyetler yürütür. Günümüzde bu kurum, sadece Türkiye değil, dünya çapında Türkçe ve Türkoloji ile ilgili çeşitli çalışmalarda kurumsal yüzü veya akademik mensuplarıyla yer almaktadır.
Türk Dil Kurumunun yapısıyla ilgili ilk önemli değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda yapılmıştır. Atatürk'ün sağlığında Millî Eğitim Bakanının Kurum başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi 1951'de değiştirilmiş; böylece Kurumun devletle bağlantısı koparılmıştır. İkinci önemli yapı değişikliği 1982-1983 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1982'de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınmış; böylece devletle olan bağlar yeniden ve daha güçlü olarak kurulmuştur.[46]
Türkçe, Eski Türkçe yazılmış ve Türk dillerinin bilinen ilk yazılı kaynağı olan Orhun Yazıtları ele alındığında yaklaşık 1.300 yıllık bir tarihe sahiptir. Eski Türkçenin de üyesi olduğu Doğu grubu ile Ogur grubuna ait tüm Türk dillerinin ortak atası olan varsayımsal bir Ön Türkçenin var olduğu da düşünülmektedir.[47]
Türkiye Türkçesi, Türkmence, Salarca ve Azerice'nin, Ana Oğuzca denilen bir dilden evrilerek oluştuğu varsayılır.[48] Bu ön dilin Türkiye Türkçesini oluşturacak batı kolu, 11. ve 15. yüzyıllar arasında Anadolu Selçuklu Devleti ile Anadolu Beylikleri etrafında gelişerek Eski Anadolu Türkçesine evrilmiştir. Bu dil dönemi ise yerini, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar devam edecek Klasik Osmanlıcaya bırakır. Yeni Osmanlıca, 19. ve 20. yüzyıllar arasında gelişir. Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan reformlar sonucunda ise 20. yüzyıl itibarıyla dilde çeşitli değişiklikler yaşanmıştır.
Ön Türkçe | Türkçe | Çuvaş | Karahanlıca |
---|---|---|---|
*ben | ben, ban- | e-pĕ, man- | men, man- |
*sen | sen, san- | e-sĕ, sĕn- | sen, san- |
*an-, *o-l | on-, o | un-, văl | an-, ol |
*biŕ | biz | pir- | biz |
*siŕ | siz | sir- | siz |
*o-lar | onlar | vĕsen- | olar |
Ön veya Ana Türk dili, Türk dilleri ailesinin Şaz (Doğu) ve Oğur (Batı) branşlarına ayrılmadan önceki dönemlerine ait varsayımsal bir proto-dildir.[47] Türk dillerinde yazılmış tarihi kaynakların büyük bir kısmı, bu ailenin Doğu koluna ait Karluk, Kıpçak ve Oğuz dilleri ile yazılmıştır. Bilinen en eski Türk dili olan Eski Türkçe de bu gruba aittir. Ancak bu gruba ait olmayan Hazarca, Bulgarca ve Çuvaşça gibi Ogur grubu dilleri de vardır. Bu iki grubun ortak bir atadan türediği göz önünde bulundurularak, Ogur dilleri ile Türkiye Türkçesi ve Eski Türkçe dahil tüm Türk dillerinin kökeni Ön Türkçeye dayandırılabilir.[47] Bu dil dönemine ait yazılı kaynakların olmamasından ötürü Ana Türkçe varsayımsal bir 'yeniden oluşturulmuş' dildir ve diğer proto diller gibi belirli bir dönemdeki konuşma dili ile birebir aynı değildir.[49]
Türk dillerinde görülen *ŕ ve *z ile *ĺ ve *š ayrımları bu dönemde gerçekleşmiştir.[47] Ogur grubu dilleri *ĺ ve *ŕ seslerini benimserken Türkiye Türkçesi gibi geriye kalan tüm Türk dillerin atası olacak Şaz Türkçesi *z ve *š seslerini benimsemiştir. Aynı anlama gelen "ogur" ve "oğuz" kelimeleri bu ayrıma örnek teşkil etmektedir. Doğu grubu kelimenin sonunda "z" sesini kullanırken, Batı grubu "r" sesini kullanmaktadır.[47]
Bilinen en eski Türkçe yazıt olan Orhun Yazıtları Eski Türkçe ile yazılmıştır. Bu yazıttan yola çıkılarak Türk dillerin tarihi 1300 yıl önceye kaynaklandırılmış ancak yazıtlarda kullanılan abecenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlerde de var olmuş olabileceğine delil oluşturmuştur.[50] Bugünkü Moğolistan'da Orhun (öz adında Orkun[51]) ırmağı yakınlarında bulunan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından başka, dönemin tanınmış veziri Tonyukuk'un da kendisi için diktirdiği Ulan Bator kenti yakınlarındaki iki taş, Orhun Yazıtları'nın başlıca örnekleridir.[52]
« Çıgany bodunug bay kıltım, az bodunug üküş kıltım - (Yoksul halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım) - Orhun Yazıtları[53] » |
Eski Türkçe ile ilgili bilgilere Yenisey Yazıtları'ndan da ulaşılabilir. Eski Türkçe hakkında en kapsamlı bilgiler 9. yüzyılda kağıda yazılmış Irk Bitig adlı eserin keşfi ile sağlanmıştır.[54]
Göktürkçe (Eski Türkçe) |
---|
Türük Oguz begleri, bodun eşidiŋ. Üze teŋiri basmasar, asra yer telinmeser, Türük bodun iliŋin törüŋin kim artatı udaçı erdi?[55] |
Türkiye Türkçesi |
Türk Oğuz beyleri, boyları işitin; üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk boyları, ilini töreni kim bozabilecek idi? |
Türkçe, onu kullanan göçer evli ve yerleşik kavimlerin Orta Asya, Doğu Avrupa, Sibirya ve Orta Doğu'ya doğru göçleriyle yayılmıştır.
Divânu Lügati't-Türk, Türk dilini anlatan ve bu dilin yetisini göstermek için yazılan ilk sözlük yapıtıdır ve Kaşgarlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 Şubat 1074'te bitirilmiştir. Bu kitap içinde şu tümce bulunuyor: "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". Yapıt, Türkçenin varsıl dil bilgisi özelliklerini en çarpıcı biçimde yansıtan bir özelliktedir.
Türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka kişi, Karahanlı Devleti'nin üyesi, ikinci bir Türk ve Türkçe kültür abidesi olan Yusuf Has Hacib'dir. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı yapıtı ile Türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı. 1069-1070 yıllarında bu Türkçe yapıtı tamamladı.
Ahmed Yesevi 12 yüzyılda Türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile Türkçenin kullanımını etkiledi.
13. ve 14. yüzyılda yaşamını süren Yunus Emre Türkçenin, özellikle "Türkçe şiir dilinin" temel ustası ve abidesi olmuştur. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın ve kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir; şiirinde, duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.
Hacı Bayram Veli 14/15. yüzyılda Anadolu'da yaşamını süren Türk mutasavvıf ve şair olarak eserlerini Türkçe olarak yazdı ve Türkçenin kullanımını Anadolu’da önemli biçimde etkiledi. Hacı Bayram Veli, Anadolu'da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme’at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş, kendisi de halkın anlayacağı dilden Ahmed Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram Veli’nin halk ile ilişki kurabileceği Türkçeyi tercih etmesi belli bir olgunluğa işaret eder. Bu olgunluk Anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürünün egemen olmasıdır. Türkçecilik akımı yandaşlarını da etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe yapıtlar vermişlerdir.
Yazıcıoğlu Muhammed, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru’l-Aşıkin, Muhammediye, Müzekkinü’n-Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuş, halkın elinden düşmemiştir. Ayrıca Akşemsettin, (1389/1390 - 1460), 15. yüzyılın en büyük sufilerinden biridir ve Türkçe ile, (örnek olarak Hayatın Maddesi ve Tıp adında) çeşitli eserler ortaya koymuştur.
Osmanlı Türkçesi, Osmanlı İmparatorluğu'nda konuşulmuş, Eski Anadolu Türkçesinin ardılı olan bir dildir. Arapça ve Farsçadan etkilenmiş bu dönemin Türkçesinde söz varlığının %88'i bu iki dil kaynaklı olmaktadır.[56] Buna rağmen dilde kullanılmakta olan Arapça kökenli sözcüklerin kaynağı bu iki dilin birbirleriyle direkt etkileşimi yerine, Farsçaya girmiş ve farsçalaşmış Arapça kökenli sözcüklerin Osmanlı Türkçesine girmesi ile gerçekleşmiştir.[57][58][59] Türkçe ve Farsçanın etkileşiminin Osmanlı Dönemi öncesinde modern Türklerin atası halkların Kuzeybatı İran bölgesinde bulunduğu dönemde gerçekleştiği düşünülmektedir. Arapça ve Farsçanın etkileri sadece alıntı kelimeleri değil, dilin dil bilgisini de önemli ölçüde etkilemiştir.[60] Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Bu dile Osmanlıca denilmesi Tanzimat döneminde gerçekleşmiştir.[61]
Ancak modern Türkçenin temeli olan, daha az alıntı kelimeye sahip ve daha az eğitimli, alt sınıf ve kırsal kesimde yaşayan halkın konuştuğu kaba Türkçe ile edebiyat ve devlet işlerinde kullanılmış Osmanlı Türkçesi, tıpkı Latince ve Halk Latincesinde olduğu gibi düşük bir karşılıklı anlaşılabilirlik göstermektedir.[62]
Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini tamamlayan Türk Devrimi'nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki, Cumhuriyet'in kuruluşundan 5 yıl sonra yapılan Harf Devrimi, ikincisi de Cumhuriyet'in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi'dir.
Dil Devrimi kısaca, Türkçe ile düşünmeyi, Türkçenin bütün bilim, sanat ve teknik kavramları karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir.
Dil bilimci Kâmile İmer "Dil Devrimi nedir?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Her insan düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır, bu açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. "Dil Devrimi'nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler, aynı zamanda onun amaçlarını ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden arındırma amacını, diğeri de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu sonuçlar vermesi, ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır. Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim, bireysel bir eylem olarak kalır; topluma mal olmaz. Dil Devrimi'nin hazırlık evresindeki çabalar, bunun en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi'nin hazırlık evresi olarak nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili yalınlaştırma istemi toplumu kapsayamamıştır. Ancak, Cumhuriyet'ten sonra, 1932 yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuyla dilde yapılan yenilikler, ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya başlayagelmiştir.."[64]
Türkçe, yapı bakımından çok varsıl bir dil olmakla birlikte, dünya üzerinde de hâlâ çok konuşulan bir dildir. Bu varsıllık her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da, bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de, Osmanlı'nın, zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla yabancı "sözcük alış-verişleri" olmuştur.
Osmanlı Türkçesi | Türkiye Türkçesi | Açıklama |
---|---|---|
müselles | üçgen | Üç (“3”) ve büyük ihtimalle Fransızca -gone (açı, köşe) ekinden alınma -gen[65] ekiyle türetiliyor. |
tayyare | uçak | Uçmak eyleminden türetilerek yapılıyor. |
nispet | oran | Modern oran sözcüğü klasik Türkçe or- “kesmek” sözcüğünden türetiliyor. |
şimal | kuzey | “Soğuk, karanlık, gölge” anlamındaki kuz sözünden türetiliyor. |
teşrinievvel | ekim | Ek- eylemi; ekim hareketinden türetiliyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde sonbaharda ekim yapılıyor. |
asel | bal | Arapça asel sözcüğü, Türkçe bal sözcüğü ile düzenleniyor. |
Türkçe, dili kullanan halkların dünyanın çeşitli bölgelerine yayılması ve buradaki kültürler ile etkileşimleri nedeniyle tarih boyunca pek çok yazı sistemi kullanılarak yazılmıştır. Bilinen en eski Türk alfabesi olan ve 8. yüzyılın başlarına tarihlenen Orhun alfabesi, yerini bölgedeki yerel alfabelerden etkilenmiş Eski Uygur alfabesine 10. yüzyıl civarında bırakmıştır.[66] Daha sonra farklı bölgelere yayılan Türk boyları Kiril, Yunan, İbrani ve Latin alfabeleri gibi farklı yazı sistemleri benimsemiştir. Türkiye Türkçesinin de üyesi olduğu Oğuz dilleri konuşurları ise İslam ile temasları sonucunda Fars-Arap alfabesi asıllı yazı sistemleri geliştirmiştir.[67] Bu alfabe, Türkiye Türkçesi için 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen Latin esaslı yeni Türk alfabesine geçilinceye dek, dilin konuşurlarının temel yazı sistemi olmuştur.
Buna ek olarak, Türkçe konuşulan devletlerde yaşayan, Ermeni, Rum, Süryani, Musevi ve Gürcüler gibi azınlıklar da kendi milletlerinin alfabelerini kullanarak Türkçe eserler üretmişlerdir.
Türkçenin bilinen ilk alfabesi, Orhun Yazıtları'nda da kullanılan ve yaygın adıyla Göktürk alfabesi olarak bilinen Orhun alfabesidir. Avrasya'da çeşitli örnekleri bulunan Runik yazıya benzerliğinden ötürü bazen bu şekilde adlandırıldığı da olmuştur.[68] 8. yüzyılın başlarına tarihlenen yazı sisteminin[69] Çin veya Soğut yazı sistemlerinden etkilenerek oluşturulduğu düşünülmektedir.[70][71] Sağdan sola yazılmış alfabe, Göktürk ve Uygur Kağanlıkları tarafından kullanılmış, Karahoca Uygur Krallığı devrinde ise kullanımı ortadan kalkmıştır.
Eski Uygur alfabesi ise Türk dillerinin bütün yazı çeşitleri içinde en uzun süre kullanılmış olan yazı sistemlerinden biridir. Soğut alfabesinin yakın akrabası olan ve Eski Uygurlar'ın 840 yılında Turfan bölgesine göçmeleri sonucunda Eski Uygurcaya uyarlanmış alfabe,[66] 16. yüzyılda Arap asıllı bir alfabe ile değiştirilene kadar Orta Asya ve İran'ın bazı kısımlarında yüzyıllarca kullanılmıştır.[72] Alfabe yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve bir ebcedin özelliklerini göstermiştir.
Alfabe kullanılarak pek çok Budist ve Maniheist eser yazılmış,[73] Eski Uygurcaya ilk İncil çevirileri gerçekleştirilmiştir.[74] Dunhuang el yazmaları da bu alfabede yazılmış metinler içermektedir. Divanü Lügati’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Eski Uygur alfabesini, “Türk alfabesi” adıyla anmaktadır.[75]
9. yüzyıl civarlarından 20. yüzyılın başlarına dek, yaklaşık 1000 sene boyunca Türkçe, Arap asıllı alfabeler kullanılarak yazılmıştır. Müslümanlığı benimsemeye başlayan Türk boyları, bu yüzyıllar içinde bu alfabeyi kullanmaya başlamış ve 13. yüzyıl dolaylarında artık bu alfabe, Müslüman Türk boyları arasında ortak bir alfabe özelliği kazanmıştır. Türkçeyi yazmak için kullanılmış bu yazı sistemi her ne kadar Arap alfabesi asıllı olsa da, Arapçada bulunmayan “j, ç, ŋ, p” gibi sesleri içermesinden ötürü Arap alfabesi ile aynı değildir. Uygurlar ve İran Azeriler gibi bazı Türki halklar hâlen Arap alfabesi kökenli yazı sistemleri kullanmaktadır.[76][77]
Arap asıllı bir alfabe kullanmış olan Osmanlı İmparatorluğu'nda alfabenin üzerinde birtakım düzenleme ve eklemeler yapılarak Osmanlı alfabesi denilen bir alfabe kullanılmıştır. Bu yazı sistemi, Osmanlıcanın Farsça ve Arapça dillerinden alınma söz varlığını yazmak için uygun olmak ile birlikte, dildeki Türkçe kökenli sözcükleri yazarken pek çok zorluk getirmekteydi. Arapça sessiz harfler bakımından zengin, sesli harflerin kullanımı bakımından ise fakir bir dil iken, Türkçe bunun tam tersi özellikler göstermektedir. Bunun sonucunda Arap asıllı Türk alfabesi Türkçede yer alan pek çok fonemi (ses birimi) uygun bir şekilde temsil etmemektedir. Türkçede yer alan bir ses için Arap asıllı alfabede 4 farklı harf bulunurken, kimi sesler için ise sesi temsil edecek uygun bir harf bulunmamaktadır. Özellikle telgraf ve matbaanın 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yaygınlaşması ile Arap asıllı Türk alfabesinin Türkçede yer alan sesleri temsil edememesi daha da büyük bir sorun hâline geldi.[78]
Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan ve ifade dili olarak Türkçeyi kullanan Ermenilerin bir kısmı günlük hayatlarında ve edebiyatta Ermeni alfabesi kökenli bir yazı biçimi kullanmıştır. Bu alfabe Anadolu Ermenicesi de denilen Batı Ermenicesi'nin alfabesini baz alır; ancak Ermeni diline özgü olan Ծ Ձ Ց harfleri Türkçe yazarken kullanılmaz. Bu şekilde yazılmış oldukça fazla eser bulunmaktadır ve alfabe Tanzimat sonrası Osmanlı Devleti'nin en önemli azınlık yazı sistemi olarak nitelendirilmiştir.[79] Özellikle Katolik ve daha az bir şekilde Protestan Ermeniler tarafından kullanılmış bu alfabe, Vartan Paşa tarafından yazılmış ve ilk Türkçe roman olan Akabi Hikâyesi'nin yazıldığı alfabe de olmuştur.[79] 1841 yılında yazılmış Türkçe İncil'de Ermeni harfli Türkçe eserlerden biridir. Bu eserlere Türkiye'nin çeşitli kütüphanelerinde ulaşmak mümkündür.[80][81] Bunun yanında Paris ve Venedik'in yanında bulunan St. Lazar adasında da bu eserlere ait kütüphaneler bulunmaktadır.[82][83]
Osmanlı döneminde Karamanlıca ismi verilen bir Anadolu Türkçesi benimsemiş; ancak dinen Rum Ortodoks Kilisesi'ne bağlı bir halk olan Karamanlılar, Türkçeyi Yunan alfabesi kullanarak yazmışlardır. Halk, kullandıkları Helen alfabesi ile gazete, dini metin ve edebi eserler gibi çeşitli Türkçe metinler ortaya koymuştur.[84] Türkçe ve Azerice dillerinde yazılmış; ancak Gürcü alfabeleri kullanılmış 18. yüzyıla tarihlenen tıbbi ve dini pek çok metin ile Türkçe-Gürcüce sözlükler de bulunmaktadır.[85] İbrani alfabesi ile yazılmış Yahudi Türkçesinin ise ilk örnekleri 16. yüzyıla uzanmaktadır; ancak diğer azınlık alfabeleri ile yazılmış Türkçe metinlerin aksine bu yazıtların ana amacı, o dönemde Yahudi İspanyolcası konuşmuş Osmanlı Musevilerine Türkçe öğretmektir.[86] Süryani alfabesi ile yazılmış Türkçe dua, şiir ve gazeteler de bulunmaktadır.[87][88]
1 Kasım 1928 tarihinde, eski Arap asıllı Türk alfabesinin yerine, Latin yazısından Türkçe için uyarlanan bu 29 harfli alfabe kabul edilmiştir. Harf Devrimi, Türkiye'de bu kanunun kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Balkanlar’da Türkçe için bu alfabe kullanılır.
Türk alfabesinin içeriği, Latin harflerini yazı sistemlerinde kullanan diğer ülkelerin alfabeleriyle birebir aynı olmayıp Türk dilinin seslerini karşılamaları amacıyla türetilmiş harfleri bulundurmaktadır (Ç, Ş, Ğ, I, İ, Ö, Ü). Ayrıca ISO temel Latin alfabesinde yer alan Q, W ve X harfleri Latin asıllı Türk alfabesinde yer almaz.
Alfabede genellikle her bir harf bir foneme eş değerdir; ancak bazı harfler birden fazla sesi teşkil edebilir. Buna örnek olarak 'e' harfinin "gelmek" kelimesinin ilk hecesinde /æ/ sesini, son hecesinde ise /e/ sesini teşkil etmesi verilebilir. Türk alfabesindeki harflerin okunuşları bazı Batı dillerindeki harflerin okunuşlarından da farklıdır. Örneğin C harfinin okunuşu Türkçede /d͡ʒ/ iken İngilizcede /ˈsiː/ olarak okunabilir.[89]
Büyük harfler | ||||||||||||||||||||||||||||
A | B | C | Ç | D | E | F | G | Ğ | H | I | İ | J | K | L | M | N | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | V | Y | Z |
Küçük harfler | ||||||||||||||||||||||||||||
a | b | c | ç | d | e | f | g | ğ | h | ı | i | j | k | l | m | n | o | ö | p | r | s | ş | t | u | ü | v | y | z |
Not: Aslında kanuna göre “i” harfi, “ı” harfinden önce gelmesine rağmen yaygın ve yerleşmiş olan sıraya göre önce “ı”, sonra “i” gelmektedir.[90] |
Günümüzdeki standart Türkçe, İstanbul'da konuşulan Türkçe ağızı örnek alınarak oluşturulmuştur.[91] Bu "İstanbul Türkçesi", Türkçeyi yazarken ve konuşurken model teşkil etmektedir ve kullanımı 1910'larda Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin gibi Türk yazarlar tarafından önerilmiştir.[92] Buna rağmen günümüzde modern Türkiye Cumhuriyeti'ni de kapsayan tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında hâlâ konuşulmaya devam eden Türkçe ağız ve lehçeleri bulunmakta ve bu ağızlar özellikleri bakımından çeşitli gruplara ayrılmaktadır. Bu gruplara, kendi içlerinde de alt gruplara ayrılan Anadolu, Rumeli, Kıbrıs, Suriye ve Irak diyalekt bölgeleri dahildir. Ağızlar arasında bulunan bazı farklılıkların nedeni, bölgeye göre Lazca, Azerice, Arapça, Kürtçe veya Yunanca'nın bölgede konuşulan Türkçeye olan etkileridir.[93] Türkçenin bu alt dil grupları Türk araştırmacılar tarafından şive veya ağız olarak adlandırılıyor.
Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin Anadolu topraklarını içerir.[94] Türkçe konuşan en büyük ve nüfusça en yoğun bölge olan Anadolu, içinde yer alan ana ağız grupları bakımından Doğu Grubu, Kuzeydoğu Grubu ve Batı Grubu olarak üçe ayrılır.[94] Prof. Dr. Leylâ Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması adlı çalışması Anadolu ağızları üzerine yapılmış en geniş akademik çalışmadır. Anadolu'da özellikle Karadeniz Bölgesi, Güneydoğu Bölgesi ve Ege Bölgesi'nde ağız farklılıkları belirgindir; ancak bu ağızlar, küçük yaşlardan itibaren eğitimde yazı dilinin kullanımı, basın-yayın gibi bazı sebeplerle yavaş yavaş kaybolmaktadır.
Ağızlar arasında pek çok ses değişimi vardır. Anadolu ağızlarında"açık e" (/ǝ/), "hırıltılı h" (/ḫ/) ve "öndamaksıl n" (/ŋ/) sesleri, İstanbul ağzında bulunmamaktadır. Ege ağızlarında /r/ sesi kaybolmuştur: var-vā gibi. Orta Anadolu ağızlarında /k/ sesi, /g/ olmuş (Konya-Gonya, keçi-geçi), p-b ses değişimi de yaşanmıştır (piliç-biliç). Kayseri yöresinde ö-ü sesleri değişmiştir: öküz-oküz gibi. Doğu ve güneydoğu ağzında ise Arapçaya özgü, alem-a'lem gibi gırtlak sesleri bulunmaktadır. Karadeniz ağızlarında b-p değişimi görülür: bunu-puni.
Türkçenin ağızlarından Rumeli kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Rumeli ve Batı Rumeli olarak ikiye ayrılır.[95] Ayrıca bu ağız yörelere göre Gagavuzca ile benzer veya aynı özellikler taşımaktadır.[96]
Batı Rumeli kolunun özellikleri Gyula Németh’in “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine” adlı makalesinde, 8 maddede gösterilmiştir. Sonrasında birçok çalışmada da bu madde açıklaması benimsenmiş, uygulanmıştır. Batı Rumeli sahasının coğrafi sınırları Bulgaristan’da Tuna’nın hemen güneyindeki Lom’dan doğuya doğru Vraça, Sofya, Samokov’dan doğuya doğru ilerleyip Köstendil’e uzanır. Ayrıca Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Sırbistan'da Adakale'yi uç olarak kapsar.[95] Kosova da Batı Rumeli Türkçesinin içinde yer alır.
Doğu Rumeli ağız bölgesi ise Batı Rumeli’nin doğusunda kalan bütün alanı kapsar. Bulgaristan’da Lom, Vraça, Sofya, Samokov ve Köstendil şehirlerinin doğusundan itibaren ülkenin tamamı, Yunanistan, Makedonya’nın güney kesimleri ve Türkiye’nin Trakya’sı (Doğu Trakya) bu sahanın içindedir.
Kıbrıs ağızları, Kıbrıs'ta, daha ziyade yerli Kıbrıs Türklerinin konuştuğu, Türkçe ağzıdır. Türkiye'nin Taşeli yöresi ağzıyla (Alanya - Anamur - Aydıncık) benzerlik gösterir.
Kıbrıs ağızlarıyla ilgili ilk bilimsel çalışma Hasan Eren’in 1963 yılındaki bildirisidir.[97] Eren 1959 yılında adada yapmış olduğu üç aylık bir araştırma gezisi sırasında bazı köylerden derlediği malzeme yardımıyla Kıbrıs ağzının kökeni meselesini ele almıştır. Eren’in görüşüne göre Kıbrıs ağzının oluşumunda önce Konya ve yöresi, sonra da Antalya, İçel, Alanya gibi yerlerden yapılan göçler rol oynamıştır. Bu durum, adanın Osmanlı egemenliğine geçmesinden sonra Kıbrıs’a gönderilen Türk nüfus hakkındaki tarihi belgelerle de örtüşür.[98]
Suriye sahası, Türkiye Türkçesinin Batı Grubu ve çoklukla Doğu Grubu ağızlarına benzeyen bir ağız bölgesidir. Bu bölge, Suriye Türklerinin ağızlarının konuşulduğu alt ağız bölgesidir. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır. Suriye bölgesi konusunda ağız çalışmaları beklenen düzeyin altındadır.
Irak sahası, Türkçe ile Azericenin sınırdaş oldukları bir sahadır. Kerkük, Musul, Telafer gibi yerleşim yerlerinde konuşulur. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır. Kafkaslar’ın batı sahası için de benzer durum söz konusu edilmiştir. Gürcistan ve Ermenistan’ın yer aldığı bu saha da iki büyük Oğuz grubunun kesişim alanındadır.
Yazı Dili | Batı Rumeli Kuzey Makedonya-Kosova |
Doğu Rumeli Rodoplar (Bulgaristan-Yunanistan) |
Karadeniz | Güneydoğu Anadolu | Ege |
---|---|---|---|---|---|
gidiyorum | gideym/cideym | gityirin | kitéyrım/cideyrum | gidirem | gidiveyom |
ağladığım kadar | agladıgım ka' | ağladığım gıda(nı) | āladuğum kadar | ağladıgım gadar | ağladığım gadā |
görmüş | gürmiş/cürmiş | gȫmüş | körmiş | görmiş | görmüş/gȫmüş |
güzel kız | güzel/cüzel kız | güzel gız | küzel kiz | gözel gız | güzel gız |
ne yapacakmış? | n’yapacak imiş? | ni yapçāmış? | n'ābaçāmiş? | ne yapcahmış? | n’apıvēcēmiş? |
yağmura mı bakıyorsun? | yagmura mi bakaysın | yağmıra mı bakyısın? | yāmora mi pakayisun? | yagmıra mı bagıyorsun | yağmıra mı bakıyoñ |
koşacağım | koşacim/koşacagım | kaşçan | koşacağum/koşeceem | goşacağam | goşçem |
Not: Harf ve kelimeler temsilîdir. Seslerde değişiklik olabilir. |
Dil bilgisi ya da gramer, bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip, kurallarını saptayan bir bilim dalıdır. Türkçe bu hususta sondan eklemeli bir dildir ve dilde pek çok son ek kullanılmaktadır. Bir kelimede birden fazla ek yer alabilir ve bu ekler yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Yapım ekleri, isimlerden ve sıfatlardan fiil, fiillerden de isim ve sıfat üretmek için kullanılır.[99] Çekim ekleri ise kelimenin anlamında değişikliğe yol açmadan kelimenin hali, sayısı, kişisi gibi özelliklerini belirtir. Dilin eklemeli olma özelliği, Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdanmışsınızcasına gibi pek çok uzun kelimenin yaratılmasına olanak sağlamaktadır. Bu kadar uzun kelimeler bir istisna olsa da, günlük hayatta ve medya da uzun kelimelere sıklıkla rastlanılmaktadır. Dilde bulunan tek yerli ön ek ise, aliterasyon ile oluşturulan, sımsıcak ve masmavi gibi bir özelliği kuvvetlendirici eklerden oluşur.
Türkçede doğru tümce yapısı, özne, tümleç, yüklem biçimindedir; ancak Türkçe esnek bir dildir.[100] Bu yüzden günlük yaşamda devrik tümceler sıklıkla kullanılır. Örneğin, "Bugün yazılı sınav olacağız." tümcesine eşdeğer "Yazılı sınav olacağız, bugün. tümcesi kurulabilir. Bu tür tümceler daha şiirsel anlatıma sahiptir. Türkçede kısa yoldan anlatım da ön plandadır. Örneğin, "sobayı yak" derken "sobanın içindeki odun ve kömürleri yak" anlamındadır. Bunun dilbilgisindeki adı "ad aktarması"dır.[101]
Türkçede kişi adılları altı tanedir. Örneğin Türkiye Türkçesinde, ben, sen, o, biz, siz, onlar biçimindedir. Türkçedeki önemli bir başka özellik, "siz" adılının kibar olarak 2. tekil kişiyi (sen) belirtmesidir.
Bir Türk dilin dilbilgisi hakkında tarihteki ilk kaynağın Kaşgarlı Mahmud'un 11. yüzyılda yazdığı düşünülen “Kitâbu Cevâhirü’n-nahv” adlı kitabı olduğu varsayılmaktadır; ancak günümüzde yapıt hâlâ bulunmamıştır.[102]
Türkçe yazılmış ilk dilbilgisi kitabı Bergamalı Kadri'nin “Müyessiretü’l-Ulûm” (1559) adlı yapıtıdır. Yapıtta örnekler Türkçedir, fakat dil kuralları Arapçanın kurallarına uydurulmuştur. Tanzimat döneminde başta Ahmet Cevdet (1851) ve Fuat Paşa'nın (1865) kitaplarında Osmanlıcanın yapısı göz önünde tutulmuştur. 1908'de ilan edilen Meşrutiyet'ten sonra, Hüseyin Cahit’in “Sarf ve Nahiv” adlı eserinin dilbilgisi konusunda önemli bir yeri vardır. Bu kitapta Fransızca dilbilgisinin etkisi görülür. Cumhuriyet Döneminin ilk esaslı dilbilgisi kitabı, İbrahim Necmi Dilmen’in 1939 tarihli “Türkçe Gramer” adlı yapıtıdır. 1940′tan sonra pek çok Türkçe dilbilgisi kitabı yazılmıştır. Bunlardan önemli olanları: Tahsin Banguoğlu’nun “Ana Hatlarıyla Türk Grameri” (1940), Tahir Nejat Gencan’ın “Dilbilgisi” (1950-1954) ve Muharrem Ergin’in “Türkçe Dil Bilgisi”dir (1958)
Özelliği gereği sona eklemeli bir dil olduğundan Türkçede basit bir kökten çok sayıda sözcük türetmek mümkündür. Bu özelliğin bulunmadığı Hint-Avrupa dilleri kolundan gelen İngilizce, Almanca ve İspanyolca aşağıda Türkçe ile karşılaştırılmıştır.
Türkiye Türkçesi | İngilizce | Almanca | İspanyolca |
---|---|---|---|
Göz | eye | Auge | ojo |
Gözlük | eyeglasses | Brille | gafas |
Gözlükçü | optician: someone who sells glasses | Augenoptiker, Brillenverkäufer | óptico, vendedor de gafas |
Gözlükçülük | the business of selling glasses | Das Geschäft des Brillenverkaufes, Der Beruf des Augenoptikers |
óptica, tienda donde se venden gafas |
Ve eylemden türeme:
Türkiye Türkçesi | İngilizce | Almanca | İspanyolca |
---|---|---|---|
yat- | lay down | lege (dich) hin, schlafe! | acostarse |
yatır- | lay down [that is, cause to lie down] | lege an | acostar [a alguien] |
yatırım | instance of laying down: investment | Investition | inversión |
yatırımcı | depositor, investor | Kapitalanleger, Investor | spónsor, inversor |
yatırımcılık | to be an investor | ein Investor sein | ser un inversor |
Yeni sözcükler ayrıca var olan iki eski sözcüğün birleşmesi ile de yaratılır. Bu, Türkçe ve Almanca ile İngilizcenin paylaştığı bir ayrıklık benzerliği oluşturur. Altta bazı örnekler:
Türkiye Türkçesi | İngilizce | yeni sözcükleri oluşturan temel sözcükler | Açıklama |
---|---|---|---|
pazartesi | Monday | pazar ("Sunday") ve ertesi ("after") | pazardan sonra |
bilgisayar | computer | bilgi ("information") ve say- ("to count") | bilgi sayıcı |
gökdelen | skyscraper | gök ("sky") ve del- ("to pierce") | gök delici |
başparmak | thumb | baş ("prime") ve parmak ("finger") | birincil parmak |
önyargı | prejudice | ön ("pre/proto") ve yargı ("splitting; judgement") | ön yargı |
kahvaltı | breakfast | kahve ("coffée") ve alt |
Diğer yaygın olarak konuşulan dillerle karşılaştırıldığında, daha az sayıda sözcük ve harf ile daha çok bilgi aktarmak olanaklıdır. Diğer pek çok dilde olmayan bir özelliğe göre, bir sözcük köküne ekler ekleyerek, tek sözcüklü tümce oluşturulabilir.
Türkiye Türkçesi | İngilizce | Almanca | İspanyolca | Hollandaca |
---|---|---|---|---|
ev | house | Haus | casa | huis |
evde | at home, within the house | zu Hause | en casa | thuis |
eviniz | your house | Ihr Haus | su casa | jullie huis |
evinizde | at your house | in Ihrem Hause | en su casa | in jullie huis |
evinizdeyiz | we are at your house | wir sind in Ihrem Hause | estamos en su casa | wij zijn in jullie huis |
Türkiye Türkçesinde büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu olarak bilinen iki ünlü uyumu vardır. En yaygın ve kapsamlı olan, büyük ünlü uyumudur. Küçük ünlü uyumu, Türkiye Türkçesinde genelde geçerli iken, diğer Türk dillerde bu uyum pek aranmaz zira küçük ünlü uyumu, ileri ve keyfî bir uyum düzeyidir.
Büyük ünlü uyumu konusunda kural dışı kalan çok az kelime mevcuttur ki, bunların büyük bir kısmı yabancı kökenli sözcüklerdir. İstisna oluşturan birkaç kelime de, köken bakımıyla Türkçe olup uyum dışına çıkan sözlerdir: elma (<< alma); ücra (<< uçra) gibi. Bu kurala göre Türkçede bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) varsa, izleyen hecelerde de kalın heceler; ince bir ünlü (e, i, ö, ü) varsa, izleyen hecelerde de ince ünlüler yer alır. Küçük ünlü uyumunda sözcüğün ilk hecesi düz ünlüyle başlamışsa (a, e, ı, i) diğer hecelerde düz ünlüyle devam eder.
Örnek:
Türkçede iki adet ses ya da fonem grubu vardır. Bunlardan ilki ağızdan sürekli ve engelsiz çıkan ünlü seslerdir. Türkçede dokuz adet ünlü ses bulunur. Bunlar /ä/, /e/, /ɛ/, /i/, /ɯ/, /o/, /ø/, /u/, /y/ sesleridir. Bunlardan beşi ince, dördü kalındır. Bunlardan, /ɛ/, /e/, /i/, /ø/ ve /y/ sesleri, ince seslerdir. Diğer /ä/, /ɯ/, /o/ ve /u/ sesleri ise kalın seslerdir. Türkçede bulunan diğer bir ses grubu ise ünsüz seslerdir.
Dudaksı | Dişcil | Yarı Dişcil | Ön Damaksıl | Arka Damaksıl | Gırtlaksıl | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Genizcil | [m] | [n] | [ņ] | [ŋ] | ||||||||
Süreksiz | [p] | [b] | [t] | [d] | [t͡ʃ] | [d͡ʒ] | [kʲ] | [ɡʲ] | [k] | [ɡ] | ||
Sürtünmeli | [f] | [v] | [s] | [z] | [ʃ] | [ʒ] | [ķ] | [ģ] | [q] | [ɰ] | [h] | |
Sürekli | [w] | [ɫ] | [l] | [j] | ||||||||
Titrek | [ɾ] |
Türk dilleri arasında bazı ses farklılıkları vardır. Örneğin arka damaksıl genizcil n sesi olan [ŋ] sesi Türkiye Türkçesinde, Azerbaycancada ve bâzı diğer Türk dillerinde yoktur. Buna rağmen [ŋ] Öz Türkçe bir sestir. İlk Türkçede bu ses /nk/ olarak geçer. Bâzı örnekleri şunlardır: menke (baŋa), bunk (buŋ), tenkri (taŋrı), -nink (-niŋ)... Zaman içinde düşen [g] sesi [ŋ] sesinin de yok olmasını sağlamıştır. Bir başka farklılık ise [ʒ] sesidir. Diğer Türk dillerinde bu ses bulunmaz; ancak Kazakçada bu durum farklıdır. Öz Türkçe /j/ sesleri, yani "y" sesleri [ʒ] yani "j" seslerine dönüşür. Örneğin: yok → joq, yıl → jıl, yay → jay... Aynı durum Kırgızca için de geçerlidir. Türkçede [d͡ʒ] yani "c" sesi olmamasına rağmen Kırgızcada baştaki [j] yani "y" sesleri bu sese dönüşmüştür. Örneğin: yol → col, yıldız → cıldız... Bunun dışında bâzı sesler ise yalnızca Türkiye Türkçesi ve Azerbaycanca, Türkmence gibi daha batıda ve Oğuz öbeği içerisindeki dillere özgü sesler vardır. Örneğin ince ünlülerle kullanılan "ğ" sesi /ʝ/ ve kalın ünlülerle kullanılan "ğ" sesi /ɣ/ Öz Türkçede bulunmaz. Buna rağmen Oğuz grubu dillerde bulunur. Bu seslerin tümü "g" yani /ɟ/ sesinden gelir.
İnce | Kalın | ||||
---|---|---|---|---|---|
Düz | Yuvarlak | Düz | Yuvarlak | ||
Açık | i | ü | ı | u | |
Kapalı | e | ö | a | o |
Eski Türkçede uzun ünlü bulunduğuna dair ortaya konan çalışmalar bulunmakla birlikte bugünkü Türkçede Arapça ve Farsça gibi dillerden alınan sözler ve hakan, hatun, yarın gibi bazı istisnalar dışında uzun ünlülü sözcük bulunmaz.[103]
Türk dillerinde zaman içinde değişen belli başlı sesler vardır. İlk Türkçeden bu yana değişimi olağan olan evrimler olduğu gibi değişimi olağan olmayanları da vardır.[104]
Kişi | git- | gel- | ara- |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | git-ti-m | gel-di-m | ara-dı-m |
2. Tekil Kişi (Sen) | git-ti-n | gel-di-n | ara-dı-n |
3. Tekil Kişi (O) | git-ti | gel-di | ara-dı |
1. Çoğul Kişi (Biz) | git-ti-k | gel-di-k | ara-dı-k |
2. Çoğul Kişi (Siz) | git-ti-niz | gel-di-niz | ara-dı-nız |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | git-ti-ler | gel-di-ler | ara-dı-lar |
Türkiye Türkçesindeki geçmiş zaman işlevi iki ayrı ek ile yapılır. Bunlardan birisi öğrenilen geçmiş zaman olarak belirtilen yapıdır ve -mIş ekinin -mış, -miş, -muş, -müş şekilleriyle yapılır. Diğer yapı, görülen geçmiş zaman olarak belirtilir ve -DI ekinin -dı, -di, -du, -dü; -tı, -ti, -tu, -tü şekilleriyle yapılır. Bu şekil çokluğunun nedeni Türkiye Türkçesinde ileri düzeydeki ünlü ve ünsüz uyumudur. (Örneğin, gel- eylemine -di eklenip geldi oluşturulurken, aynı eylemin geliş- şekline -ti eklenip gelişti kurulur. Bu örneklerin ilkindeki “l” ünsüzü “d”yi kabul ederken, “e” ünlüsü de “i”yi kabul etmiştir. İkinci örnekteki “ş” ünsüzü ise d yerine “t”yi kabul etmekte ve o şekilde eklenmektedir.)
Öğrenilen geçmiş zaman (-mış, -miş, -muş, -müş) tümceye öğrenilmişlik, duyulmuşluk anlamı katmaktadır. Görülen geçmiş zamanda (-dı, -di, -du, -dü; -tı, -ti, -tu, -tü) ise tümceye görülen bir bilgiyi vermektedir. Zaman ekinden sonra kişi eki gelir: de-di-m, yetiş-ti-k, sor-du-lar vb.[105]
Türkiye Türkçesinde şimdiki zamanlı bir tümce kurabilmek için eylem kökünün sonuna “-yor” eki getirilir. Geniş Türkçe coğrafyası içinde yalnızca Türkiye Türkçesinde bulunan bu ek, tarihî nedenlerden ötürü tek şekillidir (sadece -yor): geliyor, bakıyor, düşüyor, soruyor vb.
Bu ek aslında bir ek değildir. İlk Türkçe bu ek "yorı-" eyleminden gelir. Örneğin "geliyorum" demek için "kel-e yorır men" derdiler. Burada "kel-", "gel-" anlamında "men" ise "ben" anlamındadır. Zaman için çok kullanılan bu yapı Türkçenin sondan eklemeli olması nedeniyle ekleşmiştir. Ancak her zaman "-yor" biçiminde kalır.[51]
“-yor” eki, ünsüzle biten eylemlerden sonra gelirken, ekle eylem arasına, kalın-ince durumuna göre bir yardımcı ses alır: gel-i-yor, dur-u-yor vb. Ünlü ile biten eylemlerde, yardımcı sese gerek kalmaz. Bu tür durumda yalnızca ek daralabilir: de-yor > di-yor, başla-yor > başlı-yor vb.
Bu şimdiki zaman eki, hem şekli hem kullanım tarzı açısından, Türkiye Türkçesinde ayrıklı bir özelliğe sahiptir. Zaman ekinden sonra kişi eki gelir: seslen-i-yor-uz, dur-u-yor-um vb.[105]
-mekte -makta ekleri de tümceye şimdiki zaman anlamını kazandırır.
Ders çalışmaktayım.
Seni düşünmekteyim.
Türkçede Şimdiki Zaman Tablosu (-yor):
Kişi | git- | gel- | ara- |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | gid-i-yor-um | gel-i-yor-um | arı-yor-um |
2. Tekil Kişi (Sen) | gid-iyor-sun | gel-i-yor-sun | arı-yor-sun |
3. Tekil Kişi (O) | gid-iyor | gel-i-yor | arı-yor |
1. Çoğul Kişi (Biz) | gid-iyor-uz | gel-i-yor-uz | arı-yor-uz |
2. Çoğul Kişi (Siz) | gid-iyor-sunuz | gel-i-yor-sunuz | arı-yor-sunuz |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | gid-iyor-lar | gel-i-yor-lar | arı-yor-lar |
Türkçede Şimdiki Zaman Tablosu (-makta):
Kişi | git- | gel- | ara- |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | git-mekte-y-im | gel-mekte-y-im | ara-makta-y-ım |
2. Tekil Kişi (Sen) | git-mekte-sin | gel-mekte-sin | ara-makta-sın |
3. Tekil Kişi (O) | git-mekte | gel-mekte | ara-makta |
1. Çoğul Kişi (Biz) | git-mekte-y-iz | gel-mekte-y-iz | ara-makta-y-ız |
2. Çoğul Kişi (Siz) | git-mekte-siniz | gel-mekte-siniz | ara-makta-sınız |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | git-mekte-ler | gel-mekte-ler | ara-makta-lar |
-AcAk -ecek,-acak ek şekilleri ile yapılır. Ünsüzden sonra ek doğrudan gelirken, ünlü ile biten eylemlere eklenmeden önce, yardımcı ünsüz gelir.[105]
Türkçede Gelecek Zaman Tablosu (-acak):
Kişi | git- | gel- | ara- |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | gid-eceğ-im | gel-eceğ-im | ara-y-acağ-ım |
2. Tekil Kişi (Sen) | gid-ecek-sin | gel-ecek-sin | ara-y-acak-sın |
3. Tekil Kişi (O) | gid-ecek | gel-eceğ | ara-y-acak |
1. Çoğul Kişi (Biz) | gid-eceğ-iz | gel-eceğ-iz | ara-y-acağ-ız |
2. Çoğul Kişi (Siz) | gid-ecek-siniz | gel-ecek-siniz | ara-y-acak-sınız |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | gid-ecek-ler | gel-ecek-ler | ara-y-acak-lar |
Türkiye Türkçesinde geniş zaman eylem sonuna -r, -er, -ar ek şekillerinden biri getirilerek oluşturulur.[105]
Türkçede Geniş Zaman Tablosu (-r):
Kişi | git- | gel- | ara- |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | gid-e-r-im | gel-i-r-im | ara-r-ım |
2. Tekil Kişi (Sen) | gid-e-r-sin | gel-i-r-sin | ara-r-sın |
3. Tekil Kişi (O) | gid-e-r | gel-i-r | ara-r |
1. Çoğul Kişi (Biz) | gid-e-r-iz | gel-i-r-iz | ara-r-ız |
2. Çoğul Kişi (Siz) | gid-e-r-siniz | gel-i-r-siniz | ara-r-sınız |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | gid-e-r-ler | gel-i-r-ler | ara-r-lar |
Türkçede zamanlar çok çeşitlidir ve varlıklıdır. Yalnızca bir zaman belirtmek zorunda olmazsınız. Türkçede bunun için ek eylem yapısı vardır. Türkçede ek eylem dört ayrı çekimlidir. Bunlardan biri ek olarak kullanılan "-dir" diğerleri ise "idi", "imiş", "ise" olmaktadır. Bunların dördü de olmak (İlk Türkçede bolmak) anlamına gelen i- eyleminden gelir. Bu eylemin İlk Türkçede durumu "er-" biçimindedir, zamanla "i-" biçiminde kalmıştır. Türkçede ek eylem için "olmak" eylemi kullanılmaz. Çünkü bu eylem, yardımcı eylem olarak kullanılır, bunun yerine "er-" eylemi ek eylem olarak kullanılır. Bu yüzden kullanılmaz ancak kullanılması anlamsız kalmaz.[106]
Türkçede herhangi bir zamanın genişini (-dir) eki yapar.
Türkçede Geniş Zaman Tablosu (yaz-):
Kişi | Şimdiki Zaman | Görülen Geçmiş Zaman | Duyulan Geçmiş Zaman | Gelecek Zaman | Geniş Zaman |
---|---|---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-ı-yor-um-dur | yaz-dı-m-dır | yaz-mış-ım-dır | yaz-acağ-ım-dır | yaz-a-r-ım-dır |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-ı-yor-sun-dur | yaz-dı-n-dır | yaz-mış-sın-dır | yaz-acak-sın-dır | yaz-a-r-sın-dır |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-ı-yor-dur | yaz-dı-dır | yaz-mış-dır | yaz-acak-dır | yaz-a-r-dır |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-ı-yor-uz-dur | yaz-dı-k-dır | yaz-mış-ız-dır | yaz-acağ-ız-dır | yaz-a-r-ız-dır |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-ı-yor-sunuz-dur | yaz-dı-nız-dır | yaz-mış-sınız-dır | yaz-acak-sınız-dır | yaz-a-r-sınız-dır |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-ı-yor-lar-dır | yaz-dı-lar-dır | yaz-mış-lar-dır | yaz-acak-lar-dır | yaz-a-r-lar-dır |
Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "idi" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış idi" yerine "yazmıştı" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "idi" biçiminde geçebilir.
Türkçede Görülen Geçmiş Zaman Tablosu (yaz-):
Kişi | Şimdiki Zaman | Görülen Geçmiş Zaman | Duyulan Geçmiş Zaman | Gelecek Zaman | Geniş Zaman |
---|---|---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-ı-yor-(du-m) (idi-m) | yaz-dı (-y-dı-m) (idi-m) | yaz-mış-(tı-m) (idi-m) | yaz-acak-(tı-m) (idi-m) | yaz-a-r-(dı-m) (idi-m) |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-ı-yor-(du-n) (idi-n) | yaz-dı (-y-dı-n) (idi-n) | yaz-mış-(tı-n) (idi-n) | yaz-acak-(tı-n) (idi-n) | yaz-a-r-(dı-n) (idi-n) |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-ı-yor-(du) (idi) | yaz-dı (-y-dı) (idi) | yaz-mış-(tı) (idi) | yaz-acak-(tı) (idi) | yaz-a-r-(dı) (idi) |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-ı-yor-(du-k) (idi-k) | yaz-dı (-y-dı-k) (idi-k) | yaz-mış-(tı-k) (idi-k) | yaz-acak-(tı-k) (idi-k) | yaz-a-r-(dı-k) (idi-k) |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-ı-yor-(du-nuz) (idi-niz) | yaz-dı (-y-dı-nız) (idi-niz) | yaz-mış-(tı-nız) (idi-niz) | yaz-acak-(tı-nız) (idi-niz) | yaz-a-r-(dı-nız) (idi-niz) |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-ı-yor-(lar-dı) (-lar idi) | yaz-dı (-y-dı-lar) (-lar idi) | yaz-mış-(lar-dı) (-lar idi) | yaz-acak-(lar-dı) (-laridi) | yaz-a-r-(lar-dı) (-lar idi) |
Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "imiş" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış imiş" yerine "yazmışmış" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "imiş" biçiminde geçebilir.
Türkçede Duyulan Geçmiş Zaman Tablosu (yaz-):
Kişi | Şimdiki Zaman | Görülen Geçmiş Zaman | Duyulan Geçmiş Zaman | Gelecek Zaman | Geniş Zaman |
---|---|---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-ı-yor-(muş-um) (imiş-im) | yaz-dı (-y-mış-ım) (imiş-im) | yaz-mış-(mış-ım) (imiş-im) | yaz-acak-(mış-ım) (imiş-im) | yaz-a-r-(mış-ım) (imiş-im) |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-ı-yor-(muş-sun) (imiş-sin) | yaz-dı (-y-mış-sın) (imiş-sin) | yaz-mış-(mış-sın) (imiş-sin) | yaz-acak-(mış-sın) (imiş-sin) | yaz-a-r-(mış-sın) (imiş-sin) |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-ı-yor-(muş) (imiş) | yaz-dı (-y-mış) (imiş) | yaz-mış-(mış) (imiş) | yaz-acak-(mış) (imiş) | yaz-a-r-(mış) (imiş) |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-ı-yor-(muş-uz) (imiş-iz) | yaz-dı (-y-mış-ız) (imiş-iz) | yaz-mış-(mış-ız) (imiş-iz) | yaz-acak-(mış-ız) (imiş-iz) | yaz-a-r-(mış-ız) (imiş-iz) |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-ı-yor-(muş-sunuz) (imiş-siniz) | yaz-dı (-y-mış-sınız) (imiş-siniz) | yaz-mış-(mış-sınız) (imiş-siniz) | yaz-acak-(mış-sınız) (imiş-siniz) | yaz-a-r-(mış-sınız) (imiş-siniz) |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-ı-yor-(lar- mış) (-lar imiş) | yaz-dı (-lar-mış) (-lar imiş) | yaz-mış-(mış-lar) (imiş-ler) | yaz-acak-(mış-lar) (imiş-ler) | yaz-a-r-(mış-lar) (imiş-ler) |
Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "ise" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış ise" yerine "yazmışsa" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "ise" biçiminde geçebilir.
Türkçede Şart Tablosu (yaz-):
Kişi | Şimdiki Zaman | Görülen Geçmiş Zaman | Duyulan Geçmiş Zaman | Gelecek Zaman | Geniş Zaman |
---|---|---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-ı-yor-(sa-m) (ise-m) | yaz-dı (-y-sa-m) (ise-m) | yaz-mış-(sa-m) (ise-m) | yaz-acak-(sa-m) (ise-m) | yaz-a-r-(sa-m) (ise-m) |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-ı-yor-(sa-n) (ise-n) | yaz-dı (-y-sa-n) (ise-n) | yaz-mış-(sa-n) (ise-n) | yaz-acak-(sa-n) (ise-n) | yaz-a-r-(sa-n) (ise-n) |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-ı-yor-(sa) (ise) | yaz-dı (-y-sa) (ise) | yaz-mış-(sa) (ise) | yaz-acak-(sa) (ise) | yaz-a-r-(sa) (ise) |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-ı-yor-(sa-k) (ise-k) | yaz-dı (-y-sa-k) (ise-k) | yaz-mış-(sa-k) (ise-k) | yaz-acak-(sa-k) (ise-k) | yaz-a-r-(sa-k) (ise-k) |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-ı-yor-(sa-nız) (ise-niz) | yaz-dı (-y-sa-nız) (ise-niz) | yaz-mış-(sa-nız) (ise-niz) | yaz-acak-(sa-nız) (ise-niz) | yaz-a-r-(sa-nız) (ise-niz) |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-ı-yor-(lar-sa) (-lar ise) | yaz-dı (-lar-sa) (-lar ise) | yaz-mış-(lar-sa) (-lar ise) | yaz-acak-(sa-lar) (ise-ler) | yaz-a-r-(sa-lar) (ise-ler) |
Türkçede birleşik zamanlı yapan yapan "i-" eyleminin yanında aynı anlamda "ol-" eylemi de görev yapar. Hiçbir zaman "-yor" ve "-acak" eklerini almayan "i-" eyleminin bu eksikliğini "ol-" eylemi doldurur. Örneğin "gitmiş iyorlar" yerine "gitmiş oluyorlar" kullanılır.[107]
Türkçede birleşik zaman yapan "ol-" eyleminin görevlerinden biri "-mış olmak" yapmaktır. Buna göre eylem duyulan geçmiş zamana göre çekimlenir, daha sonra olacak eylemini alır, ki bu yüklem olur, sonra kişi eki koyulur.
Türkçede -mış olacak Tablosu (yaz-):
Kişi | Olumlu | Olumsuz | Soru |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-mış ol-acağ-ım | yaz-ma-mış ol-acağ-ım | yaz-mış ol-acak mı-y-ım? |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-mış ol-acak-sın | yaz-ma-mış ol-acak-sın | yaz-mış ol-acak mı-sın? |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-mış ol-acak | yaz-ma-mış ol-acak | yaz-mış ol-acak mı? |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-mış ol-acağ-ız | yaz-ma-mış ol-acağ-ız | yaz-mış ol-acak mı-y-ız? |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-mış ol-acak-sınız | yaz-ma-mış ol-acak-sınız | yaz-mış ol-acak mı-sınız? |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-mış ol-acak-lar | yaz-ma-mış ol-acak-lar | yaz-mış ol-acak-lar mı? |
Türkçede birleşik zaman yapan "ol-" eyleminin görevlerinden bir diğeri "-yor olmak" yapmaktır. Buna göre eylem şimdiki geçmiş zamana göre çekimlenir, daha sonra olacak eylemini alır, ki bu yüklem olur, sonra kişi eki koyulur. Bu biçimde çekimlenen eylemler "gelecek zaman" anlamı vermezler; ancak gelecek zaman içerisinde yapılıyor olacağını belirtir. Bu da bir iş kılışın, oluşun veya durumun gelecekte yapılıyor olacağını gösterir.
Türkçede -mış olacak Tablosu (yaz-):
Kişi | Olumlu | Olumsuz | Soru |
---|---|---|---|
1. Tekil Kişi (Ben) | yaz-ı-yor ol-acağ-ım | yaz-mı-yor ol-acağ-ım | yaz-ı-yor ol-acak mı-y-ım? |
2. Tekil Kişi (Sen) | yaz-ı-yor ol-acak-sın | yaz-mı-yor ol-acak-sın | yaz-ı-yor ol-acak mı-sın? |
3. Tekil Kişi (O) | yaz-ı-yor ol-acak | yaz-mı-yor ol-acak | yaz-ı-yor ol-acak mı? |
1. Çoğul Kişi (Biz) | yaz-ı-yor ol-acağ-ız | yaz-mı-yor ol-acağ-ız | yaz-ı-yor ol-acak mı-y-ız? |
2. Çoğul Kişi (Siz) | yaz-ı-yor ol-acak-sınız | yaz-mı-yor ol-acak-sınız | yaz-ı-yor ol-acak mı-sınız? |
3. Çoğul Kişi (Onlar) | yaz-ı-yor ol-acak-lar | yaz-mı-yor ol-acak-lar | yaz-ı-yor ol-acak-lar mı? |
2005'te yayınlanan Güncel Türkçe Sözlük 104.481 sözcük içerir. Sonraki yeni çalışmalarla 616.767 sözcük kapsar duruma gelen sözlük ile birlikte yabancı sözcük oranı da değişmiştir. Bu sözlükte yer alan sözcüklerin %14'ünün yabancı kökenli olduğu Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından tespit edilmiştir.
1998 yılında TDK tarafından yayınlanmış ve yalnızca günlük kullanımı yaygın sözcüklerin dahil edildiği, Türkçe Sözlük'e göre ise Türkçede yer alan sözcüklerin %35'i Arapça, %34'ü Batı dilleri, %24'ü Türki ve %7'si Farsça kökenlidir.[108] Aralarında yaklaşık 46.000 sözcük içeren Misalli Büyük Türkçe Sözlük ile 44.000 sözcük içeren 1996 basımı Büyük Türkçe Sözlük'ün de bulunduğu diğer sözlükler de Türkçenin söz varlığı konusunda Türkçe Sözlük'e benzer sonuçlar ortaya koymaktadır.[108] Ötüken Neşriyat'ın hazırladığı Türkçe Sözlük'te 246.000 sözcük bulunmaktadır.[109]
Şu an için, Türkçenin en gelişmiş sözlüğü Büyük Türkçe Sözlük’te söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmaktadır. Türkçenin bütün söz varlığını bir araya getiren ve ortak bir veri tabanında kullanıma sunulan Büyük Türkçe Sözlük (TDK), yazı dilinin söz varlığının yanı sıra bütün bilim, sanat ve spor terimlerini, yer adlarını, kişi adlarını, Türkiye bölge ağızlarındaki ve kaynaklardaki sözcükleri, deyimleri içermektedir.[110]
Her ne kadar Atatürk'ün dil devrimi ile Türkiye Türkçesi, kökeni Arapça ve Farsça olan sözcüklerden arındırılmaya çalışıldıysa da, dil devriminin politik etkenlerle aksamasından ötürü bu iki dilden sözcükler, Fransızca sözcüklerle birlikte Türkçe sözlüğün önemli bir bölümünü oluşturmayı sürdürmektedir. Ancak Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcüklerin bir bölümü o kadar Türkçeleşmiştir ki Arap veya Fars dilindeki durumundan oldukça farklıdır ve kimi sözcüklerin anlamı da farklılaşmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Yabancı kökenli sözcüklerden bazı örnekler:
Geçmiş sözcüklerin hepsi Türki kökenli olmamakla birlikte Osmanlı'nın etkisiyle Osmanlı Türkçesi Balkan, Kafkas ve Orta Doğu coğrafyasında yaşamış Yunan, Ermeni, Slav ve Arnavut halklarının dilleri üzerinde önemli etkiler bırakmıştır.
Türkçe kökenli ya da alıntı sözcüklerden bazı örnekler:
Bazı Türkçe kökenli kabul edilen sözcükler, Sevan Nişanyan gibi çeşitli kişiler tarafından yabancı kökenli oldukları iddia ediliyor. Özellikle Soğdcadan birtakım alıntı gerçekleştiği sanılıyor ya da tersine Türkçeden Soğdcaya. Bu durumda kimin kimden alıntı yaptığı kesinlik kazanmamıştır, başka bir olasılık ise karşılıklı etkilenme de söz konusu olduğudur. Bu durum, Eski Türkler ve Soğdların iç içe yaşadıklarından kaynaklanabilir. Bunun yanında Toharca, Orta Farsça ve Türkçe karşılıklı etkilenme olduğu öngörülüyor. Çin’de Uygur Türklerin yaşadığı ve özerkliğe sahip olan Sincan (Doğu Türkistan) bölgesinde İranî olan Partça, Orta Farsça, Soğdca ve Sakaça dillerinden yazı buluntular[111] tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Hint-Avrupa dil ailesinin içinde ayrı gruba ait olan Toharca'dan da yazılar bulunmuştur.
Türkçe olmadığı sanılan sözcüklerin kökleri hakkında yaklaşımlar:
Sözcük | Köken | Etimolojik Kaynak |
akşam | Soğdca: χşām | Sevan Nişanyan Süer Eker (sayfa 244) |
acun | Soğdca: ajūn (oku: acūn) | Sevan Nişanyan |
bağış | Yeni Farsça/Orta Farsça: baχş | Sevan Nişanyan |
bayram | Orta Farsça: paδrām, Soğdca: patrām | Sevan Nişanyan |
borç | Soğdca: pūrç | Sevan Nişanyan |
esen | Yeni Farsça/Orta Farsça: āsān | Sevan Nişanyan |
kadın | Soğdca: χwatēn | Sevan Nişanyan (1) Sevan Nişanyan (2)[ölü/kırık bağlantı] Süer Eker (sayfa 260) |
pis | Yeni Farsça: pīs, Avesta: paesa- | Sevan Nişanyan |
yardım | Türkçe[112][113], Yeni Farsça: yārīdan | Sevan Nişanyan |
Bu sözcüklerin kökenleri hakkında farklı değerlendirmeler için Hasan Eren'in köken bilimi çalışmalarına da bakılabilir.
Türkçede çok sayıda unutulan ve daha günlük hayatta kullanılmayan ya da yalnızca özel terimlerde kullanılan saf Türkçe sözcükler vardır. Bu sözcükler TDK tarafından sonradan türetilmiş sözcüklerle karıştırılmamalı. Bunlar Orta Çağ'da da kullanılmaktaydı ve bugünkü yabancı uyruklu sözcükler için karşılık olarak alınabilir. TDK bu sözcüklerin çoğunu eskimiş olarak tanımlar. Bazı örnekler:
Özgeleşmiş1 Türkçe | Öz Türkçe | Kökensel Kaynak |
ateş (Farsça) | od | TDK Sevan Nişanyan |
ayna (Farsça) | gözgü | TDK |
cam (Farsça) | sırça | TDK Sevan Nişanyan |
damat (Farsça) | güveyi | TDK |
hasta (Farsça) | sayrı | TDK Sevan Nişanyan |
hoş (Farsça) | yahşı | TDK Sevan Nişanyan |
rüzgâr (Farsça) | yel | TDK Sevan Nişanyan |
sonbahar (bahar Farsça) | güz | TDK Sevan Nişanyan |
ilkbahar (bahar Farsça) | yaz | Tdk[114] |
1 Özge (T.) sözcük anlamı 'başka'dır. Burada kullanımı yabancı'dır.
Turkish is the national language of Turkey, spoken by about 60 million people, or 90 percent of the country’s population. There are also some 750,000 speakers in Bulgaristan, 150,000 in Cyprus, and 100,000 in Yunanistan. In recent decades a large Turkish-speaking community has formed in Almanya, numbering over 2 million people, and smaller ones exist in Fransa, Avusturya, the Hollanda, Belçika, and other European countries. (90% of 2018 population would be 73 million)
“ | The Turkic languages are a homogeneous group of about 20 languages, which are for the most part mutually intelligible. The most important, of course, is Turkish, which accounts for about 40 percent of all Turkic speakers. | ” |
Vikisözlük'te Kategori:Türkçe sözcükler ile ilgili tanım bulabilirsiniz. |
Wikimedia Commons'ta Türkçe ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |