Kaynaştırma ünsüzü veya yardımcı ünsüz, Türkçede iki ünlü harf yan yana gelemeyeceği için, ünlü ile biten bir kök veya gövdenin sonuna eklenen ve yine bir ünlü ile başlayan ekin önüne (iki ünlü arasına) gelen ünsüzü belirtir. Sadece Türkiye Türkçesi için değil, bütün tarihî ve çağdaş Türk yazı dillerinde temel kaynaştırma ünsüzü veya yardımcı ünsüz /y/ ve /n/ sesleridir.[1][2] Bu ünsüz; kök+ek veya ek+ek durumlarında, iki ünlü yan yana geldiğinde kullanılır.
Dilin şekil bilgisi ögelerini oluşturan kök, gövde ve ekler birbirleriyle birleştirilirken Türkçenin ses yapısından ileri gelen bazı güçlükler ortaya çıkar. Bu durumda dil, sorunu çözmek için birbirine doğrudan doğruya bağlanamayan seslere aracılık eden ve yardımcı sesler diye adlandırılan bazı seslere başvurur. Bu sesler -I-/-U-, -y- ve –n- sesleridir. Yardımcı seslerin ekler gibi kelimelere anlam katma veya anlam bağlantısı kurma görevleri yoktur.[1] Bunlar içinde -y- ve -n- ünsüz olanlarıdır.
Türk dilinin asli yardımcı ünsüzüdür. Bu /y/, aşağıdaki gibi durumlarda kullanılır:[1]
Bu ünsüz, Türk dilinde zamir n’si diye adlandırılır. Görevi, bazı zamirlerle durum ekleri ve 3. şahıs iyelik ve +ki aitlik ekleriyle ad çekimi ekleri arasında bir köprü vazifesi kurmaktır:[1]
Türkçede ünlü ile biten bütün kelimelerin tamlamasında +nIn/+nUn kullanılırken, birkaç kelimede bazı istisnalar oluşur. "Su" ve "ne" kelimelerinin tamlama çekimi “suyun (tamlanan)”, “neyin (tamlanan)” şeklinde yapılır. Bunun sebebi su kelimesinin Türk dili tarihi içinde “sub” olması,[3] bu şeklinde zamanla “suv” ve “suy” varyantlarına kavuşmasıyla alakalıdır. “Ne” kelimesi için de tarihi sürecinde “neŋ >> ney” değişimi, günümüzdeki bu durumu doğurmuştur. Yani etimolojik açıklamadan ortaya çıktığı gibi, bu iki kelime aslında çekim sırasında “suy” ve “ney” şekillerine sahip oldukları için, bunlara ünsüz bitimlilere gelen +In/+Un şekilleri gelmiştir. Bu hâlleriyle istisnanın olmadığı da görülür.
Bazı sözcüklerde iki ünlü art arda gelmediği hâlde kaynaştırma ünsüzü görülür. Buna "koruyucu ünsüz" denir. Bu duruma daha çok zamirlerde ve "idi" "ile" "imiş" gibi ayrı da yazılabilen sözcüklerde rastlanır. Söz konusu durumlar “i-” (imek) yardımcı fiilinin çeşitli çekimleriyle alakalıdır.[4]
Türkiye’deki ilk ve ortaöğretim kurumlarında, ek eğitim kuruluşlarında dil öğretiminde yaygın olarak, ünlü ile biten bir kök veya gövdenin sonuna eklenen ve yine bir ünlü ile başlayan ekin önüne (iki ünlü arasına) gelen "y, ş, s, n" ünsüzlerinin kaynaştırma ünsüzü olduğu öğretilir.[5][6] Bu anlatıma göre kaynaştırma ünsüzü şu durumlarda kullanılır:
Ancak özellikle Türkçenin çağdaş ve tarihî dönemlerine dair araştırmalar yapmış olan bazı akademisyenlere göre[7] /ş/, /s/ sesleri ile "-nin" ekindeki ilk /n/ sesi, kaynaştırma ünsüzü değil, ekin bir parçasıdır: İlgi eki Türkiye Türkçesinde +In/+Un; +nIn/+nUn (+ın, +in, +un, +ün; +nın, +nin, +nun, +nün), 3. teklik şahıs iyelik eki +I/+U; +sI/+sU (+ı, +i; +u, +ü; +sı, +si; +su, +sü) formlarına sahiptir.[2][8][9] Söz konusu eklerin yapısındaki /s/, /n/ sesleri, Türk dilinin yazılı olarak takip edilen en eski belgesinde de,[10][11] birkaç asır sonra Hazar’ın batısında (Anadolu, Azerbaycan sahası) yazılmış eserlerde de[12][13], Osmanlı Türkçesi döneminde de[14] yani yaklaşık 1400 yıldır bu eklerin yapısında var olmuştur. Kelimenin son sesinin ünlü veya ünsüz olması durumlarına bağlı olarak kullanılagelmişlerdir. Yukarıda gösterilen /ş/ sesi ise üleştirme ekinin yapısında yer alır. Üleştirme işlevindeki bu ek +Ar/+şAr (+ar, +er, +şar, +şer) formlarındadır.[4][15] Diğer eklerin işleme mantığıyla aynı sistemle yani kelimenin son sesinin ünlü (ikişer, altışar) veya ünsüz (dörder, onar) olmasına göre ilgili şeklin eklenmesiyle kullanılırlar.