Vikipedi, özgür ansiklopedi
Anlatım bozuklukları, yazılı veya sözlü anlatımda karşılaşılan hatalardır. Bu hatalar yapısal (dilbilgisel) veya anlam ve mantık bakımından olabilir. Öğe eksikliği, ek eksikliği gibi yapısal bozukluklara "bağlaşıklık hataları"; gereksiz sözcük kullanımı, yanlış sözcük kullanımı gibi anlamsal bozukluklara ise "bağdaşıklık hataları" denir.
Bağlaşıklık bakımından (yapısal) bozukluklar[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazılı veya sözlü anlatımda karşılaşılan yapısal bozukluklar şunlardır:
Özne eksikliği hatası, genellikle bileşik, bağlı ve sıralı cümlelerde görülür. Bu tür cümlelerde genellikle birden fazla yargı bulunur. Eğer yan cümleciklerin yargısı ana cümlenin öznesi ile uyumlu değilse (özne paylaşılamıyorsa), uygun bir özne eklenmelidir.
- Tavanın bakırı çıkınca kullanılmaz oldu. || Tavanın bakırı çıkınca, tava kullanılmaz oldu. || Tava, bakırı çıkınca, kullanılmaz oldu.
- Hastanenin inşaatı 29 Ekim'de tamamlanacak ve hizmete açılacak. || Hastanenin inşaatı 29 Ekim'de tamamlanacak ve hastane hizmete açılacak.
ÖNEMLİ: Türkçede gizli özne kullanımı oldukça yaygındır ve bu -bazı durumlar hariç- bir özne eksikliği hatası değildir.
- Konsere gelecek misin? ("Sen" öznesi gizli durumda; cümle doğru.)
Sıralı ve bağlı cümlelerde yüklemin ortak kullanılması bazen yapısal bozukluklara neden olur.
- Sen kendi işine, biz kendi işimize bakalım. || Sen kendi işine bak, biz kendi işimize bakalım.
Özne tekil ise, yüklem de tekil olmalıdır. Ancak bazen saygı veya alay amacı ile yüklem çoğul kullanılabilir:
- Sayın Başbakanımız tören alanına teşrif ediyorlar. (doğru)
- Küçük Bey hâlâ kalkmadılar mı, hanım? (doğru)
Özne "insan" ise yüklem tekil veya çoğul olabilir. Özne insan değil ise (hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklar, soyut kavramlar vs.) yüklem çoğunlukla tekil olur.
- Masanın üzerindeki kalemler yere yuvarlandı.
Belgisiz sıfatlarla çoklu bir özne kastedildiğinde, yüklem tekil kalır:
- Herkes ikinci bir dil öğrenebilir.
- Amatör sporcuların çoğu bitiş çizgisine vardı.
Çoklu öznedeki şahıslardan biri birinci tekil şahıs zamiri (ben) ise yüklemin kişisi birinci çoğul şahıs (biz) olur:
- Ben ve ağabeyim yarın seni istasyondan alacağız.
Çoklu öznedeki şahıslardan biri ikinci tekil şahıs zamiri (sen) ise yüklemin kişisi ikinci çoğul şahıs (siz) olur:
- Murat ve sen beni dışarıda bekleyin.
Edebî sanatlarla insan olmayan varlıklar kişileştirildiğinde yüklem çoğul olabilir:
- Kelebekler dans ederek baharın gelişini müjdeliyorlar.
Türkçede bazı belgisiz zamirler ve bazı bağlaçlar sadece olumlu veya sadece olumsuz yüklemle birlikte kullanılır:
- herkes, bütün, hem ... hem ..., ne ... ne ... > olumlu
- hiçbiri, kimse > olumsuz
- Konsere ne Esra ne de Aysun gitmedi (yanlış) || Konsere ne Esra ne de Aysun gitti. (doğru)
- Herkes canla başla çalışıyor, şikayet etmiyordu. (yanlış) || Herkes canla başla çalışıyor, kimse şikayet etmiyordu. (Doğru. Olumsuz yüklem ortak kullanılamaz.)
Nesne eksikliğinden kaynaklanan problemler, genellikle hem geçişli hem de geçişsiz yargı bulunduran cümlelerde görülür.
- Siz birbirinizi bağışlasanız bile ben bağışlamam! (Orhan Çubukçu) (yanlış) || Siz birbirinizi bağışlasanız bile ben sizi bağışlamam! (doğru)
- Ona hem çok kızıyorum hem de çok seviyorum. || Ona hem çok kızıyorum hem de onu çok seviyorum. (doğru)
Genellikle geçişli ve geçişsiz yargı barındıran sıralı veya bileşik cümlelerde görülür:
- Yeni çıkan kitapları incelemek ve tezi için yararlanmak istiyordu. || Yeni çıkan kitapları incelemek ve onlardan tezi için yararlanmak istiyordu. (doğru)
Genellikle sıralı cümlelerde görülür:
- Yaşlı komşusuna hemen her gün uğrar, ilgilenirdi. || Yaşlı komşusuna hemen her gün uğrar, onunla ilgilenirdi.
NOT: Edatlarla oluşturulmuş zarf tümleçleri bazı kaynaklarda edat tümleci olarak geçer.
Türkçedeki ek-fiiller (ek-eylemler) "idi", "imiş", "ise" ve "-dir"dir. Bunların özellikle bağlı ve sıralı cümlelerde kullanılmaması, anlam bozukluğuna neden olabilir.
- Yemekler lezzetli fakat yeterince sıcak değildi. || Yemekler lezzetliydi; fakat yeterince sıcak değildi.
Türkçede fiilimsiler (eylemsiler) isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiildir. Bunların hatalı kullanımı veya gerektiğinde kullanılmaması anlatım bozukluğuna neden olur.
- Doktor hastanın tuzlu yemekler ve alkol almasını yasakladı. (Yemek "alınmadığı" için, "yeme" isim-fiili eklenmelidir.)
- Doktor hastanın tuzlu yemekler yemesini ve alkol almasını yasakladı. (doğru)
Cümlede "etmek", "olmak" gibi yardımcı fiiller hatalı olarak eksik bırakılmamalı, bileşik fiillerin ilk sözcüğü, sıralı ve bağlı cümlelerde hatalı yardımcı fiillere bağlanmamalıdır:
- Umut etmek. (yanlış) || Umutlanmak. (doğru)
- Kuşku etmek. (yanlış) || Kuşkulanmak. (doğru)
- İstek aldı (yanlış) || İstendi. (doğru)
- Hasta olmak (yanlış) || Hastalanmak. (doğru)[1]
Koşul ekiyle, koşul sözcüğü bir arada bulunmamalıdır.
- Eğer bileti almamış olsaydım gelmezdim. (“-sa” eki zaten “eğer” anlamını vermektedir. Bu yüzden “eğer” sözcüğüne gerek yoktur.)[1]
Cümledeki fiillerin çoğunlukla etkenlik-edilgenlik bakımından uyumsuz olmasından kaynaklanır.
İsim ve sıfat tamlamalarının yanlış yazılması veya yanlış sözcüklere bağlanması anlatım bozukluğuna neden olur. Örneğin Türkçede kalıplaşmış birkaç özel tamlama dışında sayı tamlamalarında çoğul eki kullanılmaz:
- Üç Silahşorlar, iki elma
- Orman, ötüşen kuşları ve çiçekleriyle bir başka güzeldir. (Çiçekler ötüşmeyeceği için "kuşlarıyla" yazılmalıdır.)
Ek hataları genellikle sözcüklerin yanlış yazımından kaynaklanır. Yazımından emin olunmayan sözcükler yazım kılavuzlarından kontrol edilerek öğrenilmelidir. Bu tür kılavuzlarda genellikle olağandışı ekler de belirtilir. Örneğin Arapça kökenli "mevzu" sözcüğü -u eki aldığında "mevzusu" yerine "mevzuu" hâlini alır.
Bağlaçlar cümlede doğru görevde kullanılmalıdır. Örneğin "fakat" bağlacından sonra bir açıklama getirilmesi anlatım bozukluğuna neden olabilir.
Bağdaşıklık bakımından (anlamsal) bozukluklar[değiştir | kaynağı değiştir]
Cümlede eşanlamlı iki sözcüğü veya anlamı başka bir sözcükte gizli olan sözcüğü gereksiz yere kullanmaktır:
- Kardeşim ne istediğini sessizce kulağıma fısıldadı. ("Fısıldamak" sözcüğünde "sessizce" anlamı gizlidir.)
- Sağlık ve sıhhat insanın en büyük hazinesidir. (eşanlamlı sözcükler)
- Bir çocuk dergisi vasıtasıyla tanıştığım mektup arkadaşımla uzun yıllar karşılıklı mektuplaştık. (İşteş fiilde "karşılıklı" anlamı mevcuttur.)
NOT: Türkçede bazen aynı sözcüğü birden fazla kez kullanmak gerektiğinde, aynı sözcüğü tekrar kullanmaktan kaçınmak için, eşanlamlı sözcükler birlikte kullanılabilir. Bu bir anlatım bozukluğu değildir.
Cümledeki sözcüklerin hatalı sıralaması anlam bozukluğuna neden olabilir:
- Sanatçı konserde bestelediği şarkıları söyledi. (Şarkılar konser esnasında bestelenmediği için "kendi" sözcüğü eklenebilir veya öğelerin sırası değiştirilebilir.)
- Sabahtan beri çok başım ağrıyor. (yanlış) || Sabahtan beri başım çok ağrıyor. (doğru)
- Tamirci, on dakikada havuzun suyunu boşaltan dinamoyu tamir etti (yanlış) cümlesindeki “on dakikada” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmaktadır çünkü söylenmek istenen dinamonun havuz suyunu on dakikada boşaltması değil, tamirin on dakikada yapılmasıdır || Tamirci, havuzun suyunu boşaltan dinamoyu on dakikada tamir etti. (doğru)[1]
NOT: Türkçede vurgulanan öğe yükleme yaklaştığı için sözcük sırası her zaman bir hata belirtisi değildir.
Zamir eksikliğinden kaynaklanan belirsizlikler[değiştir | kaynağı değiştir]
"Onun" ve "senin" zamirleri ile kurulan belirtili isim tamlamalarında zamir kısmı gizli durumda bırakıldığında bazen anlam karmaşası ortaya çıkabilir:
- Gazetedeki yazılarını zevkle takip ediyoruz. (Kimin yazılarının takip edildiği "tek başına" bu cümleden anlaşılamaz.)
Cümlede kıyaslama yapılırken sözcüklerin yanlış kullanılması veya eksik olması anlam karmaşasına neden olabilir:
- Akif, sınıf arkadaşlarına göre az çalışıyor. (Kıyaslamayı yazarın mı yoksa diğer öğrencilerin mi yaptığı açık değildir.)
Türkçede noktalama işaretlerinin; özellikle nokta, virgül ve noktalı virgülün hatalı kullanımı bir cümlenin anlamını değiştirebilir.
- Genç adamı hasretle kucakladı. (Kucaklanan kişi genç bir adam. Gizli özne "o".)
- Genç, adamı hasretle kucakladı. (Bir adam, cinsiyeti belirtilmeyen genç biri tarafından kucaklanıyor. "Genç" özne.)
Cümlede şüphesiz-muhtemelen, yaklaşık-tam gibi anlamca çelişen sözcükler bir arada kullanılmamalıdır:
- Şüphesiz bu tabloyu Sema Hanım yapmış olmalı. (yanlış)
Yanlış sözcük seçimi bazı kaynaklarda "sözcükleri yanlış anlamda kullanmak" olarak geçer. Anlamca benzer bazı sözcüklerin karıştırılması anlatım bozukluğuna neden olur. Bunlara örnek olarak şans-risk, neden olmak-sağlamak, dokumak-örmek, has-özgün, kapsamak-kaplamak gibi sözcük grupları verilebilir.
- Bu ameliyatta az da olsa ölüm şansı vardır. ("Şans" genellikle olumlu anlamda kullanılır. Burada "risk" kullanılmalıdır.)
- Yöneticilerin sorumsuzluğu şirketin iflas etmesini sağladı. (Yüklem olumsuz bir anlam taşıdığı için "neden olmak" daha uygundur.)
Deyim ve atasözleri kalıplaşmış sözcük gruplarıdır. Bunların sözcüklerini benzerleri ile değiştirmek veya bunları yanlış anlamda kullanmak anlatım bozukluğuna neden olur:
- Arı kovanına parmak sokmak (yanlış) || Arı kovanına çomak sokmak (doğru)
- Eşim işyerinde üstlerinin gözüne batarak kısa zamanda terfi aldı. ("Göze batmak" olumsuz anlam taşır. Doğrusu "göze girmek" olmalıdır.)
Mantık hataları genellikle cümlede sözcük sıralamasından kaynaklanan hatalardır.
- Bebekler bu dönemde yürümeyi ve ayakta durmayı öğrenirler. (Yürüme, ayakta durmadan sonra öğrenilir.)
- Yoğun kar yağışı nedeniyle ölümlü kazalar ve hatta yaralanmalar meydana geldi. (Ölüm, yaralanmadan daha ciddi bir durumdur.)
Anlatım bozukluğu gidermede yardımcı olacak cümlenin anlatım özellikleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Cümlede gereksiz sözcük, ek vs. bulunmamasıdır. Duru bir cümleden sözcük çıkarılmaz ya da cümleye sözcük eklenemez. “Doktor istirahat edip dinlenmemi istedi” cümlesi duru değildir. “İstirahat etmek” ile “dinlenmek” aynı anlamdadır;
- “Doktor dinlenmemi istedi” cümlesi duru bir cümledir, gereksiz sözcük yoktur.
- “Olayı öğrenir öğrenmez hemen savcılığa koştu.” cümlesinde “öğrenir öğrenmez” ile “hemen” aynı anlamdadır ve duruluğu önlemektedir.[1]
Cümlenin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasıdır. Birden çok yoruma yer vermemesidir.
- “Genç kadına yardım etti.” cümlesi iki anlama gelmektedir, virgül kullanımı bu duruma açıklık getirir;
- “Genç, kadına yardım etti.” bu cümlede anlam belirsizliği ortadan kalkmıştır, açık bir cümledir.[1]
Cümledeki tüm ögelerin tam ve yerinde kullanılmasıdır.
- “Seni seviyor, asla kızmıyoruz” cümlesinde “sana” dolaylı tümleci kullanılmadığından cümle doğru değildir;
- “Seni seviyor, sana asla kızmıyoruz.” cümlesinin ögeleri yeterlidir ve doğru bir cümledir.[1]
|
---|
Fonetik | Sesler | |
---|
Ses uyumları | |
---|
Ses olayları | |
---|
|
|
---|
Kök ve ekler | |
---|
Kelime bilgisi | Kelime türleri | |
---|
Anlamına göre kelimeler | |
---|
Yapısına göre kelimeler | |
---|
tamlamalar | |
---|
|
|
---|
Cümle bilgisi | Cümlenin ögeleri | |
---|
Anlamına göre cümleler | |
---|
Yapısına göre cümleler | |
---|
Ögelerinin dizilişine göre cümleler | |
---|
Yüklemin cinsine göre cümleler | |
---|
|
---|
Anlatım | |
---|
- ^ a b c d e f "Türkçe Anlatım Bozuklukları". http://kpssdelisi.com/question/anlatim-bozukluklari-turkce-anlatim-bozuklugu/. 24 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Kasım 2015.